15 Kasım 2010 Pazartesi
Ölçü birimi için formül.
Yalnızlık zeka derecenizle doğru orantılı olmakla beraber, yüz yada bin yıl sonra anlaşılabiliyorsanız, bulunduğunuz zamanda ne kadar yalnız olduğunuzu gösterir. ( Hatta böyle devrik cümleleride karşındakinin tamamlayabilmesini beklemektir Yalnızlık )
28 Ekim 2010 Perşembe
16 Eylül 2010 Perşembe
Rengi MaVi...
13 yaşımda uçurtmam kaldı gökyüzünde.
Hava, çok kötüydü ve daha fazla tutamadım onu.
Aramızdaki tek bağı kesip saldım onu gökyüzüne.
Çok özledim seni uçurtmam.
Yanında bir kanatlık yer aç bana.
Geliyorum...
Hava, çok kötüydü ve daha fazla tutamadım onu.
Aramızdaki tek bağı kesip saldım onu gökyüzüne.
Çok özledim seni uçurtmam.
Yanında bir kanatlık yer aç bana.
Geliyorum...
5 Eylül 2010 Pazar
Ruh koleksiyoncusu
Yine ruhları ayırıp bedenlerinden asıyorum herzamankilerinin yanına. Seytan size yarenlik etti diye. Siz bana yarenlik ettiniz diye! Benim işim bu şeytanı ve yanındakileri seviyorum. Şeytanın Şeytanı olmak da bu olsa gerek.
30 Temmuz 2010 Cuma
Zindanımdan ~ Cennetine...
Nefes alıp verdikçe, soluğumun, çarpıpta geri döndüğü duvardan, gözlerim kapalı seyrediyorum seni...
Kirpiklerim değiyor o soğuk duvara bazen...
Gözlerim acıyor ve damlıyor...
Kalbim beni sıkıştıran duvarı çekiçliyor her atışında...
Bir nefeslik mesafede, içime çekiyorum seni ve daha hızlı atıyor kalbim...
"Okadar çok karanlık ki, ufak bir aydınlık çok acıtacak diye korkuyorum."
Bilmem kaç yüz yıl oldu bu sıkışık duvarın arasında ve sensiz...
Seni düşündükçe atacak kalbim, attıkça çekiçleyecek ve bir milyon yıl olsa bile kırıp geleceğim...
Açılacak o koca kırbahçesi...
Ortasında, salıncağının asılı olduğu koca asırlık ağaç...
Ve sen beyaz elbisenle ve başındaki o koca şapkayla sallanırken gireceğim içeri...
Gülümsemeni göreceğim ve belkide ilk kezölüme direneceğim...
Sana verilmiş, sırf sana ait cenneti~N de olacağım...
Güneşin kızarmış, sönük hali ve bir akşam üstü...
Nice papatya gölgesinde, her zerresine kadar karıştığım toprak, sana kavuşmak için attığım her kutsal adımda, bu sefer serilcek ayaklarıma...
Ve bilinen ve bilmedikleri tüm evrenlerin KRALİÇESİ!
Biriktirdiğim gözyaşlarımdan, çok sevdiğin o tuzlu okyanusu yeniden yapacağım sana...
Kirpiklerim değiyor o soğuk duvara bazen...
Gözlerim acıyor ve damlıyor...
Kalbim beni sıkıştıran duvarı çekiçliyor her atışında...
Bir nefeslik mesafede, içime çekiyorum seni ve daha hızlı atıyor kalbim...
Bilmem kaç yüz yıl oldu bu sıkışık duvarın arasında ve sensiz...
Seni düşündükçe atacak kalbim, attıkça çekiçleyecek ve bir milyon yıl olsa bile kırıp geleceğim...
Açılacak o koca kırbahçesi...
Ortasında, salıncağının asılı olduğu koca asırlık ağaç...
Ve sen beyaz elbisenle ve başındaki o koca şapkayla sallanırken gireceğim içeri...
Gülümsemeni göreceğim ve belkide ilk kez
Sana verilmiş, sırf sana ait cenneti~N de olacağım...
Güneşin kızarmış, sönük hali ve bir akşam üstü...
Nice papatya gölgesinde, her zerresine kadar karıştığım toprak, sana kavuşmak için attığım her kutsal adımda, bu sefer serilcek ayaklarıma...
Ve bilinen ve bilmedikleri tüm evrenlerin KRALİÇESİ!
Biriktirdiğim gözyaşlarımdan, çok sevdiğin o tuzlu okyanusu yeniden yapacağım sana...
25 Temmuz 2010 Pazar
İt mezarlığından...
Gülümsedim bugün ölenlere, günün şanslılarına. Biri zincir takmalı artık bana. Anlamadınız değilmi...
Gece olunca çıkarıyorum dişlerimi ve parçalıyorum ruhsuz bedenleri. " Sizin en kötünüz oynayabilirmi bebeklerimle ¿ "
Sinirim, bazen bütün asfaltları dişlerimle kazıyıp, kaldırmak isteği uyandırıyor! Yolsuz pezevenkler!
Ve bir çift göz... Yaşamın, tek, "BU" boyutta devam etme sebebi. Enerjilerin en dehşeti!
Dağlar kadar büyük koca dişli bu kurdu minik bir kedi yapabilen sadece bir çift göz.
Ben de dahil yaşayan diğer tüm hayvanlar! hizmetinde Kraliçem.
Gözlerim hiç bir zaman çekilmedi ve kımıldamadı bakmak istediğim yerden. Kaşlarım ve yüzüm asla yumuşamadı nefes aldığım sürece...
Bir tek size Kraliçem; bakamadım o şekilde ve de Ne Haddime! bu eğik boynumla.
Bugün aşk için, doğmamış diğer kurtlar için, gereken bedel ödendi ve ödenecek size Kraliçem.
Nerede olmak istiyorsan, orada olacaksın Kraliçem...
Gece olunca çıkarıyorum dişlerimi ve parçalıyorum ruhsuz bedenleri. " Sizin en kötünüz oynayabilirmi bebeklerimle ¿ "
Sinirim, bazen bütün asfaltları dişlerimle kazıyıp, kaldırmak isteği uyandırıyor! Yolsuz pezevenkler!
Ve bir çift göz... Yaşamın, tek, "BU" boyutta devam etme sebebi. Enerjilerin en dehşeti!
Dağlar kadar büyük koca dişli bu kurdu minik bir kedi yapabilen sadece bir çift göz.
Ben de dahil yaşayan diğer tüm hayvanlar! hizmetinde Kraliçem.
Gözlerim hiç bir zaman çekilmedi ve kımıldamadı bakmak istediğim yerden. Kaşlarım ve yüzüm asla yumuşamadı nefes aldığım sürece...
Bir tek size Kraliçem; bakamadım o şekilde ve de Ne Haddime! bu eğik boynumla.
Bugün aşk için, doğmamış diğer kurtlar için, gereken bedel ödendi ve ödenecek size Kraliçem.
Nerede olmak istiyorsan, orada olacaksın Kraliçem...
Suçumu sabit gördüm...
Karaladım yine, boş ve tertemiz bir sayfa daha. Bir, çatı arası merdiveninin, basamağı gibi, örümcek ağı kalbim.
Yosunlu taşlar yarenlik ediyor, uzak diyarlar yastık yorgan oluyor bana. Çok acı cekiyorum, bu her tarafı kapalı, dört duvar, beyinlerin arasında.
Çocuk olup umursamamak istesem de, delice atıyor yine kalbim ve olmuyor. Bilmem kaçıncı bu deneme, olmuyor.
Düşüyorum yavaş yavaş. Diz çöktüm artık! Titreyen bacaklarım nefes almıyor, kalbimde koşmuyor. Zamanı büken ben, büküldüm artık zamanın elinde.
Yüzbinlerce harf dolu bükülmüş bedenimin içinden bir kaçını seçip cümle kuramıyorum artık. Yargılandığım bu mahkemede Hakim olsaydım, tereddüt etmeden ASARDIM kendimi!
Yosunlu taşlar yarenlik ediyor, uzak diyarlar yastık yorgan oluyor bana. Çok acı cekiyorum, bu her tarafı kapalı, dört duvar, beyinlerin arasında.
Çocuk olup umursamamak istesem de, delice atıyor yine kalbim ve olmuyor. Bilmem kaçıncı bu deneme, olmuyor.
Düşüyorum yavaş yavaş. Diz çöktüm artık! Titreyen bacaklarım nefes almıyor, kalbimde koşmuyor. Zamanı büken ben, büküldüm artık zamanın elinde.
Yüzbinlerce harf dolu bükülmüş bedenimin içinden bir kaçını seçip cümle kuramıyorum artık. Yargılandığım bu mahkemede Hakim olsaydım, tereddüt etmeden ASARDIM kendimi!
19 Temmuz 2010 Pazartesi
Gerildim yine... Ezdim bir çiçek daha.
Çizilirken kaderler, yaşam için şu sıralar, bir sigaram daha bitti izmaritini yakarak. Çok sıcak diyorlar bugün, içimdeki volkanı hiçe sayarak. Binlerce insan gelip geçerken önümden metro camlarına yaslanarak, küçük dünyalarına bakıp alay ediyorum. Bana göre değil kafiyeli yazmak aslında. Uyum yok hiçbir genimde. Demek ki, bozulmaya başladım bende, devamlı sizi ısırarak. Bütün çiçekler demir kokuyor bugün. Esen rüzgarlar bana yine soğuk. Ağlamanın yerini gülümseme, hıçkırmanın yerini, kahkahalar aldı bende. Çok oynadınız genlerimle ve bedenimle. Kalan tek ruhum şavaşıyor değil mi sizinle ¿ Tarih kuyusunun zamansızlığında, alıyor kalbim yerini. Duvarındaki binlerce taşın arasında. Ne baştaaa , nede sonda. O kuyunun ne sonu var ne başı, nede kıyaslanacak bir ortası. Yaşam sadece bir gülümsemenin içinde saklıyken bende, gülümsemenin yerini sormayın daha önce söyledim size.
Ve sen; cehennem sahibine gülümseyebilen melek!
Aç kanatlarını, gölge et sıcak bu bedene. Ve düzelt bu satırlara yan bakan başını. Yaslan geri dik dur,
Binlerce cümlenin içindeki melek, bütün sözlerim sana. Yapma! Düşünme hala evet , evet sözlerim sana...
w3hğXw3fğ6947j. ( Bu da sana kendi dilimden )
Ve sen; cehennem sahibine gülümseyebilen melek!
Aç kanatlarını, gölge et sıcak bu bedene. Ve düzelt bu satırlara yan bakan başını. Yaslan geri dik dur,
Binlerce cümlenin içindeki melek, bütün sözlerim sana. Yapma! Düşünme hala evet , evet sözlerim sana...
w3hğXw3fğ6947j. ( Bu da sana kendi dilimden )
14 Temmuz 2010 Çarşamba
Kazıyorum Durmadan Gidermişçesine derine...
Bir tatlı meltem esip gecerken bedenimden, cehennem kalbim gülüp geçiyor geçip gidenlere. Yaşlı bir ihtiyar edasında bakıp dururken gözlerim, esir düşmüş ruhun özlemi içinde beynim. Zor zamanlar eksik olmazken, kolaylarına rastlamamış hiç bir deli. Siper kazarmışcasına kazmış kendi "yerini" beynim. Korunmak ne kelime tek ve silahsız ama bir o kadar gösterişli içim. Ne denizler ne okyanuslar södürebilir bu içimdeki ateşi. Nede başka bir güç. Tek bir bakış bazen yada bir tek gülümseme. Bilmem belki hep ufak çaresiz bir çocuk oldu bu dev deli güçlü ve ukala beynim. Her gün aynı değilmi size ? Gerisi geçmiş... Çiğnediniz beni o ağzınızdaki sakızlarda. Gülüp geçtiniz, size gülüp geçen bu gerçek dehşete. Ötede durmak bir gösterişse eğer, yıllarca durdum çok ötenizde. Manaları teker teker, kavramları çözermişcesine okuyup durmayın bir tek kelime. Siz ne içindem ne dışımdan anlarsınız benim. Geçtiğim hep o asfsalt yolların kenarlarında duran kır çiçeklerini kıskanırım. Papatyalar kardeşçesine iç içe ve DEM lenmişcesine. Soğuk raylardan gecen bir tren alır hasreti içimden . Koyar yerine efkarı çeker içimden dumanı salar gökyüzüne.
28 Mart 2010 Pazar
Şarapçıdan Amadeus a saygılar...
Bir bitli adam oldum ben... Yüzü gözü kaşınan. hele kollarımdaki kaşınmalar deli edecek neredeyse. Sakalımda batıyor yüzüme. Bir bardak içki buldum bir köprü damında onu içiyorum. Ve dumanımla sen varsın. Onu çekip seni bırakıyorum, seni çekip onu bırakıyorum. Bu gece de geceyi kandırdım. ŞŞŞŞŞŞ sessiz! uyuyor kendisi. Yine bir ambulans hızla geçti yanımdan. Bunlar işgüzar be. Ahh ahhh rondo alla turca çalıyor! parmaklarım bu soğuk gecede. Yüzük parmağım bazen boş basıyor ama olsun kulaklarımda gayet gürültülü çalıyor. Sigaram, külü olmadan, ateşi ortaladı yolunu. Koca azımdaki dağılacak olan efkarı. beleş sigara anca böyle yanar. Ne hoşuma gidiyor biliyormusunuz ... böyle kapalı gecelerde berrak gökyüzünü seyretmek. yine kim bilir hangi damlardayım a.q bir tek bacalar sıcak birde nefesim . bazen akıp gitsemde oluklardan aşağı kanalizasyona dert etmiyorum... Yine deniz yine okyanusta buluyorum kendimi ve bir bulutta. Sonra düşüyorum yine istediğim papatyanın üzerine. Yaa Kır bahçesindeki papatya için boka batmak mesele olmuyor bana. Sonra yine toprak oluyorum sana. Lan ne çok kaşınıyorum be. Sanırım artık yalnız değilim. Şarapçı ve bitleri... Lan bunlarda kaliteli müzikten anlıyorlar. Allahtan şaraptan anlamıyorlar. Gecenin tesellisi....Ve son görülebilen harflerle sana şunu yazmak istiyorum ... Sayende tek kadehle dünyaları içime boşaltıp tek celsede toprağa gömebiliyorum seni yanıcı ve yakıcı maddem .. iyiki varsın ..
Lan hala kaşınıyorum...
Lan hala kaşınıyorum...
17 Mart 2010 Çarşamba
Şarapçıdan Melekler Perisine....
Rüzgar şarkısını fısıldadı yine. Zaman bu sefer de durdu. Dondu kaldı herşey, şu karanlık saatlerin karanlık dakikalarında. Bir sana çarpan bu kalp, birde yakamoz canlıydı. ŞU KİRACI KALBİM SENDE EV SAHİBİ ARTIK. Sevginin rengi ne olmalı? Ne olmalı sana söylenilecek sözler? Biri sorarsa ne derim ? Nasıl anlatırım seni? Tarifsiz senin tarifin galiba. Nasıl ilahi bir güçtür bu sendeki? Atomun çekirdeğinde de sen varsın, dünyanın merkezinde de. Bilinen tüm şairlerin bilinen tüm şiirleri ne kadar basit kalıyor sana. Kudretin karşısında saygıyla eğiliyorum bilinen tüm evrenlerin KRALİCESİ. Bütün müzik aletleri onları ben çalmayı öğrenene kadar muhteşem melodilerini saklayacaklar ve asla sana çaldıkları gibi çalmayacaklar. Ne çok aşk kahramanı kıskanıyor bizi bilemezsin. Uyan artık KRALİÇEM 06:45. Aç o güneşi kıskandıran gözlerini. Açta aydınlansın dünyam...
17 Şubat 2010 Çarşamba
Edebiyatın beslenme noktası...
Herkes şair olabilir, şiir yazabilir. Ama kımse eş ruhunu tatmadan, kendini ifade edemez...
13 Şubat 2010 Cumartesi
Seni Seviyorum...
Uzaklar burada şimdi. Hani hep uzaklarda olmak isterdin ya o bende şimdi. Uzaklar yakınımda olduğu için daha mı yakınım artık sana, yada uzaklarla beraber daha mı uzağım sana ? Bilemiyorum.
Çucukluğumun kokusunu özlerken delice, gençliğin ışığını söndürüyormuşum meğer, yavaş yavaş. Uzaklarda bir dolmuşun içinde,gideceğim yere heves olmadan ilerlerken yazıyorum, hayatı bırakıp giderken sana. Eski güzel günlere doğru ilerliyorum artık, ve doğru yolu gösteren tek pusula bilinmezlik. Bilinmezliğe kaybolmuş güzel günler!
Zamanın gerisinde yaşarken birden yaşadığım zamanın ilerisinde sancılarla uyanıyorum. Ve sen hala uyuyorsun. Kırık bir kalemin döküntü cümlelerinden bir gecekondum var artık. Duvarları şiir kokan, mutfağında binbir türlü manaların kaynadığı gecekondum var artık. Bahçesi kitap yapraklarından, şiirden, felsefeden, senden, edebiyattan, yani sana verilebilecek bütün güzel çiçekleri, yetiştirmeye yetecek kadar manalı gübreleri olan.
Bükme boynunu sakın neden ben yokum diye. Hani ben buranın neresindeyim diye. Bunları okuyan sen bilmelisinki evimiz bitiyor yavas yavas. Sana hazırlıyorum tüm bunları. Ve mola vakti... Asma suratını periler prensesi Gündüzleri çalışamam ben.
Çucukluğumun kokusunu özlerken delice, gençliğin ışığını söndürüyormuşum meğer, yavaş yavaş. Uzaklarda bir dolmuşun içinde,gideceğim yere heves olmadan ilerlerken yazıyorum, hayatı bırakıp giderken sana. Eski güzel günlere doğru ilerliyorum artık, ve doğru yolu gösteren tek pusula bilinmezlik. Bilinmezliğe kaybolmuş güzel günler!
Zamanın gerisinde yaşarken birden yaşadığım zamanın ilerisinde sancılarla uyanıyorum. Ve sen hala uyuyorsun. Kırık bir kalemin döküntü cümlelerinden bir gecekondum var artık. Duvarları şiir kokan, mutfağında binbir türlü manaların kaynadığı gecekondum var artık. Bahçesi kitap yapraklarından, şiirden, felsefeden, senden, edebiyattan, yani sana verilebilecek bütün güzel çiçekleri, yetiştirmeye yetecek kadar manalı gübreleri olan.
Bükme boynunu sakın neden ben yokum diye. Hani ben buranın neresindeyim diye. Bunları okuyan sen bilmelisinki evimiz bitiyor yavas yavas. Sana hazırlıyorum tüm bunları. Ve mola vakti... Asma suratını periler prensesi Gündüzleri çalışamam ben.
6 Şubat 2010 Cumartesi
Ukalanın dönüşü... Kısaca Siz...
Hissedin! Siz gözlerinizi kapatıp açıncaya kadar dünyanın o muhteşem o gürültülü dönüşünü hissedin. Büyük bir sistemin nasıl bir kusursuzlukla işlediğini hissedin! Yıldızları, uzayı ve o devasa evreni hissedin! Bir düşünün, sadece içten ve tüm samimiyetle, gözlerinizi kapatıp düşünün. Güneşin yakıcı sıcaklığını ve göz kamaştıran parlamasını hissedin. Ve uyanın şimdi bir kendinize bakın. Okadar muazzam bir sistemin içinde olan siz ve içimde Evrenler olan ben. Ukala bir cümlenin sonunda olan ben hala bir tek şeyi anlamıyorum!
Evren içerisinde Evrenler olabilirken, insan içerisinde neden ufak bir insan olamıyor?
Hadi cevap verin! Ama yazmadan ve söylemeden sadece kendinize. Ve anlayın "Anlayamıyacağınızı".
Eğer anlamış olsaydınız eğer böyle bir yetiniz olsaydı bunları okuyor olmazdınız!
Evren içerisinde Evrenler olabilirken, insan içerisinde neden ufak bir insan olamıyor?
Hadi cevap verin! Ama yazmadan ve söylemeden sadece kendinize. Ve anlayın "Anlayamıyacağınızı".
Eğer anlamış olsaydınız eğer böyle bir yetiniz olsaydı bunları okuyor olmazdınız!
24 Ocak 2010 Pazar
Hoş geldin Kar tanem...
Ve Kar geldi. Bembeyaz bir gelin gibi. Gecenin köründe, karanlığın en dibinde bembeyaz kar geldi. Ne camdan seyrettim, nede sıcak bir peteğin dibinden. Tam ortasındaydım beyaz karanlığın. Soğuk öyle acıtıyorduki, titreyen ellerimden bir sigara yakmak çok zahmetliydi. Ne çakmak ne de tütün yanmak istedi. Soğuktu; elleri, ayakları, hatta yüzümü hissettirmiyecek kadar! Bir aşk hikayesi gibiydi. Çok güzel ve acı veren. Acı cekerek seyredilen bakınca gülümseten bir aşk hikayesi gibiydi bu gece. Böyle güzellik karşısında acizliğini hissettiren bir aşk hikayesi gibiydi. Ayakları yerden kesen. Bir diş ağrısı bir de kar soğu bu aŞkı körükleyen.
Bazen bir ömrün görmeye yetemeyeceği güzellikler ayağınıza gelir ya, bu da öyleydi. Kutup gibiydi, aşkın gibiydi, sen gibiydi. Ama korkulacak bir şey yok, beyaz kar tanem. Ben hep geceyi severim ve geceler soğuk olur, soğukta acı...
Sende sevemedin yaz mevsimini biliyorum... Yaz aşklarına bir söz..."Titreyerek sarılmak ne güzel!"
Gülümsemen için de bir not: Bir çocuğumuz olsada burnunu havuçtan yapsak, gözlerinide kömürden :P
Bazen bir ömrün görmeye yetemeyeceği güzellikler ayağınıza gelir ya, bu da öyleydi. Kutup gibiydi, aşkın gibiydi, sen gibiydi. Ama korkulacak bir şey yok, beyaz kar tanem. Ben hep geceyi severim ve geceler soğuk olur, soğukta acı...
Sende sevemedin yaz mevsimini biliyorum... Yaz aşklarına bir söz..."Titreyerek sarılmak ne güzel!"
Gülümsemen için de bir not: Bir çocuğumuz olsada burnunu havuçtan yapsak, gözlerinide kömürden :P
4 Ocak 2010 Pazartesi
:)
Söylediklerim, karmaşık hallerinden en sade biçime kadar el değmeden yazılıyor. Ne çok acınacak haldeyim. Uyan be sevgili, yine bak bana o misket gözlerinle de konuşalım, çözmeden karmaşık karmaşık. Fikir ve düşüncenin DNA'sında gezinmek ne güzel. Biliyormusun ben en çok senin gülümserken düşünmeni sevdim birde düşünüp gülmeni ve gülüp düşündürmeni ve düşündürüp güldürmeni.
Sıcak bir bardak çay + zamsız alınmış sigara ? istermisin ? Uyanda gel artık
... --- ...
Sıcak bir bardak çay + zamsız alınmış sigara ? istermisin ? Uyanda gel artık
... --- ...
Bazen çizdirmek lazım...
Siz sınırlarda dolaşmadıkça, yolların dikeni size sürülmez! Dikenler size sürülmedikçe, yolların kestirmesi bilinmez! Ya sizin bir yolunuz olur, yada gittiğiniz bir yol!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)