24 Ocak 2010 Pazar

Hoş geldin Kar tanem...

Ve Kar geldi. Bembeyaz bir gelin gibi. Gecenin köründe, karanlığın en dibinde bembeyaz kar geldi. Ne camdan seyrettim, nede sıcak bir peteğin dibinden. Tam ortasındaydım beyaz karanlığın. Soğuk öyle acıtıyorduki, titreyen ellerimden bir sigara yakmak çok zahmetliydi. Ne çakmak ne de tütün yanmak istedi. Soğuktu; elleri, ayakları, hatta yüzümü hissettirmiyecek kadar! Bir aşk hikayesi gibiydi. Çok güzel ve acı veren. Acı cekerek seyredilen bakınca gülümseten bir aşk hikayesi gibiydi bu gece. Böyle güzellik karşısında acizliğini hissettiren bir aşk hikayesi gibiydi. Ayakları yerden kesen. Bir diş ağrısı bir de kar soğu bu aŞkı körükleyen.
Bazen bir ömrün görmeye yetemeyeceği güzellikler ayağınıza gelir ya, bu da öyleydi. Kutup gibiydi, aşkın gibiydi, sen gibiydi. Ama korkulacak bir şey yok, beyaz kar tanem. Ben hep geceyi severim ve geceler soğuk olur, soğukta acı...
Sende sevemedin yaz mevsimini biliyorum... Yaz aşklarına bir söz..."Titreyerek sarılmak ne güzel!"
Gülümsemen için de bir not: Bir çocuğumuz olsada burnunu havuçtan yapsak, gözlerinide kömürden :P

2 yorum:

  1. Kar, gelişiyle tipi; duruşuyla kabustur başını sokacak damı olmayana... Kalbinde bilemem kaç milyon yıldır gizi çözülememiş tanelere yer ayırmayanlarsa, yaz kış ayazdadırlar da, farkında değildirler. Bulutundan düşen hiç bir kar tanesinin yol arkadaşlarına benzemediği yetmezmiş gibi, hiçbir atasına da eş değildir, olmamıştır bilmem kaç milyon yıldır. Kar tanesi olan sensin....

    YanıtlaSil
  2. Kabusluğundan korkarak, pencerenin dibinden farkındalıkla izlerim seni...

    YanıtlaSil