Terk edilmiş bir evde, ufak bir tahta güvesiyim. Bolca yiyecek ve kimseler yok. Bir güveye göre, biraz da cinsim pek te yiyesim yok. Güvelik zor zanaat.(güvenlik değil) Kimselerin uğramadığı, saklanmış, kilitlenmiş, kaldırılmış ve terk edilmişlikler de yaşamak... Özenle yapılmş, günler hatta haftalar uğraşılmış , birbirinden değerli antika yemeklerim hazır. Ana yemekte koltuk var bu akşam, Tatlılarda da ufak bir sehpa ama benim hiç canım çekmiyor ki ne koltuk ne sehpa.En iyisi ben biraz gevezelik yapayım :) Şaşırırım bu Ademoğluna, bütün bir ömür boyu yemek peşinden koşar durmadan ve doymadan yaşar. Tavan arasındaki, manzaralı mekanımda kurulmuş, pekte bir keyfine düşkün, ama bir o kadar da sıkkın ve bıkkın bir halde, soruyorum kendime; Bunlar güve olsalardı, acaba kaç günde biterdi bu koca dünya¿ Ürperiyorum ve iyiki güve benmişim diyorum :) yamyam bunlar yahu bizi de yerler. Neyse, bu gece çok geç oldu, sabah güneşi seyretmezsem insan gibi hissediyorum kendimi. Başka bir zaman görüşmek dileği ile GUVE kardeşlerim.
Ha bu arada mutfaktaki masanın sol ön bacağı gaz yapıyor yemeyin sakın ;)
16 Eylül 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder