3 Eylül 2017 Pazar

Siyah inci

Küçük bedenim onca kalabalığı yararak yavaşça yaklaştı atlı karıncaya.
Rengarek ışıkları vardı. Ayakkabımın yırtığı bile sevimli gözüküyordu o çümbüşte.
Herkes bakıyordu, ben görüyordum.
Çok güzeldin... Melodin vardı ilk defa yakından duyduğum... Siyah inci tam karşımda duruyor, nabzım, gazozuna maç yapmış gibi hızlı atıyordu.
Renkler içinde dostumdu kırmızı ve senden yansıyıp bana gülümsüyordu. Çekiştirip arka tarafa doğru atsalar da bu minnak bacakları, gider miyim hiç; ne münasebet, ışık nereye ben oraya. Diyordum kendime ve derken o müzik Nejat alp - senin olmaya geldim... Bir marşım vardı artık sana doğru yürürken...
Tüm gazoz kapaklarım cebimde sana doğru geliyordum. Aşkın pembesi pamuk şekerleri bile dikkatimi dağıtmıyor gazoz kapaklarının arasından senin için aldığım tek jetonu sıkı sıkı avucum terlemesi pahasına tutuyordum.
Zaman dünden sonra yarından önceydi artık benim için. Sanırım vakit o vakitti.
Kader denen bekçiye jetonumu gösterdim ve o bakıp da görmeyen kalabalıkta siyah incime kavuştum.
Atlı karıncaya jetonu attım ve müzik başladı.
Hadi bakalım süre kaç dakika...
Belki de üstünde büyürdüm...
Ya da dokunmadan süre biterdi..
Hadi be Kader amca yap bir güzellik...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder