Kaç asırdır var bu cırcır böcekleri? Kaç yalnız insana konser verdiler? Her dinleyen büyülendimi böyle? Ama eski tadı yoktur eminim. Kentsiz dünyada daha çoktular, daha kalabalık daha bir gür sesle konser veriyordurlar. Eski zamanın berdüşleri bile şanslıymış demekki. Bakmayın böyle giriş yapmak isterdim ama değil, bana göre değil artık bu sizin romantizm anlayışınız. Sürtündükçe dünyanızdaki hayat bileyliyordu beni, daha fazla keskin daha fazla acımasız oluyordum. En yumuşak ve naif olanınız bile dokununca bana ikiye bölünüyordu. Benim suçum değildi halbuki... Siz parlatıp, siz keskinleştiriyordunuz beni...
Daha fazla keskin daha fazla parlak ve daha fazla alımlı... Yakından baksaniz halbuki üzerimdeki çizgileri görüp belki saygı duyardınız... Belki anlardınız benden kopup gidenleri...
Bir savaşçı değilseniz kılıç tutmak sizin neyinize... Ya da benim sanatımı nasıl görebilirsiniz... Belkide kör olduğunuz için kesiyordum sizi... Üzerimdeki süslü taşlara aldanarak bir Kraliçenin kılıcına ne cüretle ulu orta tutabiliyorsunuz... Hadsizliğinizin bedeleni ödüyorsunuz. Soğukluğu hissettinizmi? Çoğunluğun içine sokup seni yalnızlıkla ötekileştiriyorum. Ateşin içinde dövülerek sertleştirildim...
Kızma hemen bana, asiller senin gibi yumuşak sözlerle kalp kırmazlar...
Asillerin kılıcı olur...
Haddin olmayan kılıca dokunma...
Ancak tahta kılıçların sahte seslerinde oynayabilirsin. En güzel konuşanında bile o tok, tak tuk sesini duyacaksın...
O zaman anlayacaksın sadece en büyük oyuncu olabileceğini... Ne bir savaş görecek ne de bir savaşçı olabileceksin... Hak ettiğin yerde elindeki odunlarla kraliçelik oynayacaksın...
Bakınca elindekilere, ne bir yansıma ne de bir parlama göreceksin... Bu savaşın kenarında kıyısında hatta en sonunda elindeki odunlarla öleceksin...
Benim de kılıcım oldu deme kesmiyorsa benim gibi seni... Sakin ha Kraliçeyim deme tutmuyorsam elini...
Ve şimdi çekilebilirsin...
10 Ağustos 2018 Cuma
6 Ağustos 2018 Pazartesi
Aracının kaportasındaki martı boku neden hemen çıkmaz biliyormusun?
Pas kokusu, pas tadı alıyor artık kalbim. Uzak şehirler gördüm çok yakındılar, çok yakın kadınlar gördüm çok uzaktılar. Koca bir kentin ıssız gecesinde, martı kahkalarında yazıyorum sana tüm bunları. Gülüşlerimi, kaybettiğimi anladım, karasal iklimin başkentinde ve kıyının martıları gülüyordu halime. Martı kahkalarında acım büyüyor, acımla daha çok büyüyordum.
Martı kahkalarında büyüdüm ben...
En keskin kılıçlara yüzümü sürterken ben, en yumuşak sözlerinle doğradın kalbimi...
Tüm doğranmış kalpler aynı kıyma makinesinde çekilip atılıyordu martılara ve martılar sadece gülmüyordu bize...
Martı kahkalarında büyüdüm ben...
En keskin kılıçlara yüzümü sürterken ben, en yumuşak sözlerinle doğradın kalbimi...
Tüm doğranmış kalpler aynı kıyma makinesinde çekilip atılıyordu martılara ve martılar sadece gülmüyordu bize...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)